Tarihi boyunca kültür ve medeniyetimizin asli değerlerini ilke edinmiş ve kurduğu tüm devletlerin temelini bu ilkelerle inşa etmiş olan aziz milletimiz, şanlı destanımız "Milli Mücadele"yi 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak taçlandırmıştır.

Bundan tam 100 yıl evvel kurulan yeni devletimiz, binlerce yıllık köklü tarihimizin bilgi, birikim ve sorumluluğunu bugüne ve yarına taşıyan ulvi bir misyon yüklenmiş; Sultan Alparslan'ın Malazgirt'te haykırdığı hakikati, emperyalist güçlere karşı en gür şekilde ilan etmiştir.

Geride bıraktığımız 100 yıllık tecrübe, kıyamete kadar bu toprakları vatan kılacak aziz milletimize "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu kazandırmış, her anlamda daha güçlü ve etkin olmamız gerektiğini en net bir şekilde izah etmiştir. Nitekim dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve mağdurların umudu olan devletimizin sınırları, haritalarda belirtilen çizgilerin çok daha ötesindedir.

Bugün zulüm altında var olma mücadelesi veren Gazze'de, Doğu Türkistan'da, Myanmar'da, Kırım'da, Afganistan'da ve gönül coğrafyamızın daha nice beldesindeki umutların Türkiye'mize bağlanması, omuzlarımızdaki sorumluluk yükünün ne denli ağır olduğunun da kanıtıdır.

Aziz milletimizin her bir ferdine burada düşen en büyük görev, bu bilinçten bir an olsun uzaklaşmamak ve yarınlar için daha çok çalışmaktır. Eğitimde, kültürde, savunmada, sanayide, üretimde, teknolojide ve daha nice alanda bugünümüzden daha iyi bir duruma gelmeyi hedeflemektir.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde, 100 yaşına kavuşan Cumhuriyetimize nice yüz yıllar, nice bin yıllar diliyorum. Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarımızı minnet ve şükranla anıyor; vatanımız uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı vesilesiyle eğitim camiamızın mensupları başta olmak üzere, milletimizin her bir ferdinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını tebrik ediyorum.