Ülkemizin hedeflerine ulaşması, her şehrin zengin kültürel birikimini temsil eden bireylerini kaliteli bir eğitim-öğretim sistemiyle buluşturmasına bağlıdır. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin yanı sıra öğretmenlerimizin de katılacağı Anadolu’nun Renkleri Ulusal Fotoğraf Yarışması’nda amacımız, sanatın evrensel dilini kullanarak öğrencileri fotoğraf çekme konusunda teşvik etmektir. Yeteneklerini ortaya çıkarmak ve geliştirmek, onlara estetik duyarlılık kazandırarak duygusal ve sosyal gelişimlerini desteklemek de hedeflerimiz arasındadır. Aynı zamanda öğretmenlerimizin de fotoğraf yoluyla duygu ve düşüncelerini ifade etmelerini sağlamak amaçlanmıştır. Sanal ortamda oluşturulacak sergiyle fotoğraf sanatı canlandırılacak, şehrimizde öğrencilerin fotoğraflarından bir kompozisyon meydana getirilecektir.
İnsan, var olduğu zamandan bugüne kadar birçok değişim geçirmiştir. İcatlar, toplumların düşünce yapılarını ve kültürel özelliklerini değiştiren en önemli unsurlardandır. Bu değişimler içinde farklı yaşam şekillerini tecrübe eden insanın arayışı hiçbir zaman değişmemiş ve yaşadığı döneme uygun olarak kendini ifade etmiştir. İnsanların kıyafetlerinden yemeklerine, geçim kaynaklarından iklime hatta inançlarına kadar birçok kültürel özelliğe ışık tutan, insanın yaşadığı ânı kaydetme isteği olmuştur. Yazının icadından önce bile duvarlara çizilen şekiller bir ifade biçimi olmuş, mağarada yaşayan insanların hayatları tasvir edilmiş ve sanat aslında tarihin gelecek kuşaklara aktarılmasını da sağlamıştır.
Bireyin ve toplumun gelişimi için insanın maddi ve manevi yönleriyle bir bütün hâlinde ele alınıp eğitilmesi, bu dengenin ahenkli bir şekilde kurulması gerekir. Bedenî ve bilişsel hasletler geliştirilip ruhî hasletler ihmal edildiğinde iyi bir insan olma modelinin ortaya çıkmayacağı aşikârdır. Bireyin yalnızca ahlak bilincinde olması ve bunu kendinde duyması yeterli olmayıp, aynı zamanda yapılan o işin güzelliğinin de bilincinde olması gerekir. Öte yandan bireyin eğitim sürecinde davranış duyarlılığı, etkinliklere eklenen sanat ve estetik bakış açısı ile hayatının tüm alanına, düşüncelerine ve kişiliğine de yansıyacak estetik duyarlık kazandırılmış olacaktır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde de vurgulandığı gibi, estetik duyarlılık ve ahlaki bilinç, bireyin bütüncül gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda aksiyolojik olgunluk, öğrencilerin değerleri ve ahlaki ilkeleri anlayıp değerlendirebilme, bunlara uygun şekilde davranma becerisi geliştirmelerini ve aynı zamanda çevrelerini algılamada, düşüncelerini hayata geçirmede ve üretimde estetik duyarlılık kazanmalarını ifade eder. Böylece öğrenciler, ahlaki bir bilinç geliştirirken, güzellik anlayışlarını ve edindikleri değerleri eylemlerine yansıtma yetisine sahip olurlar.
Kişilikte değişiklik yapan, gündelik hayatın dışına çıkarak mutluluk veren, sanat yapıtlarıyla ilgi içinde olan hoşlanma “estetik haz”dır. Estetik haz, yalın bir duygu olmayıp kişilerin kendi duygu ve düşünceleri doğrultusunda oluşur. Bu duygu, belli bir uyarıcıya dayalı tepkisel bir duygu değil, belli bir değere dayalı oluşan, yüksek düzeyde bir ruhsal duyudur (Tunalı, 2004, s. 45). Sanat, güzellik duygusu meydana getiren ve ruha bedii bir zevk veren işlerdir (Bektaşoğlu, 2009, s.5).
Görsel algılama, çocuğun diğer duyuşsal, bilişsel becerilerine göre en etkili olanıdır. Renk, çizgi, biçim, şekil, oran, uyum, simetri gibi özellikleri sayesinde çocukların haz alması sağlanır. Gelişim doğasındaki manevi gücü açığa çıkartır (Gültekin, 2011). Çocukların estetik duyguları ve hayal güçleri, çoğunlukla yetişkinlerin kapasitesini aşan harika bir öğrenme kaynağıdır. Çocukların sanatsal ve estetik zekâları, çoğunlukla yetişkin düşüncesinden öteye gider. Çocuklar, kavramsal düşünmeyi oluşturmadan önce dünyayı anlamak için herhangi bir türdeki sanattan doğal olarak keyif alırlar.
Bilgisayarın icadı ve günümüzde teknolojinin gelişimiyle insanın ifade biçimi de değişmiştir. Teknolojik aletler, hayatı algılama ve değerlendirme şekline yön veriyor. Telefonlar, insanlara yaşadıklarını başkalarıyla anında paylaşma fırsatı sağlıyor. Özellikle çocuklar ve gençler için telefonlar artık günlük yaşamda bir ifade biçimi hâline geldi. Fotoğraflar, hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelirken fotoğraf çekmek oldukça kolaylaştı.
Zaman, küçücük karelere sığdırılıyor. Fotoğraf çekerek hatıralarımızı, bugünün toplumsal ve kültürel özelliklerini geleceğe aktarıyoruz. Zamanı yakalamak bu anlamda hafıza oluşturmayı da sağlıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen fotoğraf çekme anlarında insan nasıl duygular taşırsa taşısın mutlaka gülümser. Hayatın karmaşası içinde görmezden geldiğimiz şeylerin farkına varmak, sahip olduklarımıza şükretmemizi sağlıyor. Fotoğraf çeken insanların günlük hayatta varlıkla etkileşiminin arttığını, fark ettiği incelikler karşısında daha derin düşündüğünü ve mutlu olduğunu, yaşadıkları anlardan daha çok keyif aldığını gösteren araştırmalar var.
Araştırmacılar tarafından 2000’in üzerinde insanın katıldığı 9 deney gerçekleştiriliyor. Bazıları laboratuvarda, bazıları ise sahada uygulanıyor. Örneğin; birinde otobüs turundan insanlar alınıyor. Turdaki insanların yarısına fotoğraf çekmesi ve diğer yarısına ise çekmemesi öneriliyor. Fotoğraf çekenler genellikle bu tur deneyimini daha keyifli buluyor. Fotoğraf çekenlerin değişik gerçek yaşam koşullarında olumlu deneyimlerden keyif aldığını gösteren tutarlı kanıtlar olduğu sonucuna varılıyor. Araştırma, fotoğraf çekenlerin günlük aktivitelerin keyfini daha iyi çıkaracağını düşünmekle birlikte, fotoğraf çeken insanların edindikleri deneyimlerden, karşılaştıkları olaylarda ortalama insanlardan daha fazla mutlu olduklarını söylüyor (Diehl, Zauberman ve Barasch, 2016).